Duyguca
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Duyguca

Duyguların buluştuğu,Umutların varolduğu,Yalnızlıkların son bulduğu,Güzelliklerin sel olduğu,Unutulmaz anların yaşandığı,Candan dostlukları anlatan Adresiniz DUYGUCA.....
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Tavşanın hilesi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Kahramankentli

Kahramankentli


Mesaj Sayısı : 85
Kayıt tarihi : 20/03/10
Yaş : 49
Nerden : DİYAR-I EDELER

Tavşanın hilesi Empty
MesajKonu: Tavşanın hilesi   Tavşanın hilesi EmptyPaz Mart 21, 2010 10:07 am

Tavşanın Hilesi



Bir zamanlar balta girmemiş bir ormanda, pençeleri güçlü, sesi
gür, görüntüsü dehşetli bir aslan vardı. Ormandaki bütün
hayvanlar, bu aslanın karnını doyurmak için avlanmasından
yılmışlardı. Her gün aralarından biri eksildiğinden dolayı,
bugün acaba sıra bende mi korkusundan titrer olmuşlardı.
Günün birinde hayvanlar, bu korkuya yeter demek için, ormanın
güzel bir vadisinde toplandılar. Aralarında aslanla başa
çıkabilecek hiçbir hayvan olmadığı için, en doğru çözümün, her
gün aslana içlerinden birini yemek olarak sunmak olduğuna
karar verdiler. Her gün kura çekilecek, kurada çıkan hayvan
kendi isteği ile gidip aslana yem olacaktı. Böylece diğer
hayvanlar, ormanda korkusuzca dolaşabilecekti. Aslanın
huzuruna gidip tekliflerini açıkladılar. Aslan,
''Hile yapmayacağınıza, sözünüzde duracağınıza inansam, güzel
bir teklif. Fakat ben şundan bundan çok hile gördüğümden,
ağzım yandı. Onun için size güvenmiyorum. Avlanmaya devam edip
rızkımı kendim arayacağım'' dedi. Orman sakinleri, aslana
tevekkül etmesini, tevekkülle rızkının çalışmadan geleceğini,
av peşinde koşmasına gerek olmadığını söylediler. Aslan,
''Yaşamak için çalışmalı ve rızkımızın peşinde koşmalıyız.
Bizleri ve bu dünyayı yaratanın önümüze koyduğu merdivenden
çıkmak gerekir. Kural budur. Hayatta kalmak için çalışmak
esastır'' diyerek teklife sıcak bakmadı.
Orman sakinleri, bin bir örnekler vererek tevekkül etmenin
yeterli olduğunu, Allah'ın yarattığı canlıyı aç
bırakmayacağını anlatıp aslanı ikna ettiler. Aslanla
aralarında bir anlaşma yaparak dağıldılar.
Ormandaki hayvanlar anlaşmaya uydular. Her gün aslanın
yemeğini ayağına kadar götürdüler. Bu şekilde günler geçti.
Bir gün kura tavşana çıktı. Tavşan yan çizip başkaldırdı ve,
''Bu zulüm ne zamana kadar sürecek? Birinin çıkıp buna engel
olması gerekir'' dedi. Diğer hayvanlar, ''Böyle yapma. Bugüne
kadar herkes uyum içerisinde davrandı. Hepimiz ormanda rahat
dolaşır olduk. Verdiğimiz sözün, ettiğimiz yeminin gereğini
yapmak zorundasın'' dediler.
Bunun üzerine tavşan arkadaşlarından süre istedi. Bu belâdan
tamamen kurtulmanın bir çaresine bakacağını bildirdi.
Düşüncesinin ne olduğunu soranlara sırrını açıklamayacağını
belirtti.
Aslan geciken yemeğini beklerken, bir yandan da öfkesinden
pençesiyle yeri kazıyordu. Tavşanın yavaş yavaş geldiğini
görünce, kükreyerek bağırdı:
''Ey aptal hayvan! Beni bekletmekten korkmuyor musun?
Neredesin? Niye salınarak gelirsin?'' Tavşan, ''Aman efendim,
lutfedip bağışlarsanız gecikmemin sebebini açıklayayım'' dedi.
Aslan, ''Ahmağın özrü kabahatinden büyük olur. İyiliği de
lâyık olunca yaparım'' dedi. Tavşan, ''Her ne kadar lutfunuza
lâyık değilsem de söyleyeceklerim sizin için çok önemlidir''
diyerek anlatmaya başladı:
''Efendim, sabahın kuşluk vaktinde, daha semiz bir tavşan
arkadaşımla birlikte size gelmek üzere yola çıktık. Yolda
önümüze bir başka aslan çıktı. Bizi öldürüp yemek istedi.
Kendisine, ‘Biz bu ormanın padişahının yiyeceğiyiz, ona
gidiyoruz, bizi geciktirme' dediysek de laf anlatamadık.
‘Sizin padişahınız da kim oluyor? Benim yanımda onun adını
nasıl ağzınıza alırsınız? Sizi de padişahınızı da parça parça
ederim' dedi.
Bunun üzerine ben kendisinden size haber vermek için izin
istedim. Karşımıza çıkan aslan da, ‘Arkadaşını bana rehin
bırakırsan olur' dedi. Ona çok yalvardım, ancak fayda etmedi.
Arkadaşımı rehin olarak bıraktı. Beni de size gönderdi.
Ya bu korkusuz aslanı yolumuzdan çekiniz ya da bundan sonra
size gönderilecek yemekten ümidinizi kesiniz.'' Aslan, ''Çabuk
düş önüme. Beni o kendini bilmezin yanına götür. Onun gibi
yüzlercesinin cezasını verdim, onun da cezasını vereyim''
deyince tavşan önde, aslan arkada yürümeye başladılar. Tavşan
daha önceden işaret koyduğu bir kuyuya doğru aslanı götürdü. O
derin kuyuya yaklaştıklarında tavşan geride kalmaya, çok
korktuğunu belirten davranışlarda bulunmaya başladı. Bu durumu
gören aslan iyice sinirlendi ve,
''Neden geride kalıyorsun? Benim yanımda korkmana gerek yok''
dedi. Tavşan, ''Padişahım o aslan şu ilerideki kuyuda
oturuyor. Onun için korkumdan yürüyemiyorum'' dedi. Aslan,
''Korkma gel. Ben onun işini bir pençede bitiririm. Sen yürü
bak bakalım kuyuda mı?'' dedi. Tavşan, ''Ben korkumdan
yaklaşamıyorum. Efendim, siz beni kucağınıza alırsanız,
cesaret edip bakabilirim'' dedi.
Aslan tavşanı kollarının arasına aldı. Beraber kuyunun yanına
yaklaştılar. Kuyuya baktıklarında suyun üzerinde aslan ve
tavşanın aksi göründü.
Aslan kuyuda heybetli bir aslanla, şişman tavşanı görünce
kollarının arasındaki tavşanı bir kenara fırlatıp, kükreyerek
kuyuya daldı. Derin kuyunun içinde boğulup gitti. Tavşan
sevinçle müjde vermek için diğer hayvanların yanına koşarken
bir yandan da dans ediyordu.
Nice zamandır canlarına kıyan aslandan kurtulduklarını
öğrenmek bütün ormanı sevince boğdu. Bayram gibi kutlamalar
yaptılar. Herkes küçük tavşanı tebrik etti, övgü dolu sözler
söylediler. Küçük tavşan tevazuyla, ''Ben küçük bir tavşanım.
Güç veren Allah'tır. O yardım etti. Zihnime kuvvet, gönlüme
nur ihsan etti. Onun yardımıyla aslanı alt ettim'' dedi.



MESNEVİDEN
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Tavşanın hilesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Duyguca :: İnanç Dünyası :: Dini Hikayeler-
Buraya geçin: