>BELA>“Okyanus” adli dev lügati Arapçadan Türkçeye çeviren Asim Efendi, bir>hatirasini anlatiyor:>— Tahsilim zamaninda bizim medreseye en yakin firindan ekmek alirdim.>Bir sabah yine âdetim üzere ekmek almak maksadiyla bu firina gittiðimde,>firinda çaliþan iþçi herkese ekmek veriyor, siram gelip geçtiði halde bir>türlü beni görmüyordu. Adami birkaç defa ikaz ettimse de, devamli bana ters>cevaplar veriyor, ön sirada beni görmezlikten gelip, hep arka>siralardakileri tercih ediyordu. Artýk canim burnuma gelmiþti, bu haksizlik>karþisinda. Firinin yaninda, ayakaltinda duran bir tasý kaptýgým gibi,>adamin uzerine yurumeye karar verdim.>Ama tam o sirada birden soyle dusundum:>>>— Bu adam bir belâya mustahak hale gelmisse, neden bunu benim elimden>bulsun? Sabredeyim, mutlaka bunda bir hayir vardir, dedim.>Nihayet herkes ekmegini alip gittikten sonra, bana da istediðimi verdi,>dershaneme geri dondüm. Bir gün sonra firina gittigimde, adamin yerinde>olmadiðini gördüm.>Sordum. Dediler ki:>>— O mu? Dün aniden hastalandi, þu anda olumle pençelesiyor. Fakat bir turlu>olemiyor, can çekisip duruyor.>Hemen aklima geldi, ona vurmayi niyet ettigim tasi alip, ziyaretine gittim.>Tasi alnina degdirip yorganin ustune koydum. Az sonra adam son nefesini>veriverdi. Demek ki, bu tasla onun eceli gelecekmis de ben sabredip de onun>olumune sebep olmaktan kurtulmusum.